Bugün hangi ünvanla uyanmadım?
Bazı sabahlar yataktan bir kalkarsın, gördüğün bambaşka bir sen atman gereken o zorlu adımı atmışsın. Bu nasıl olabilir acaba?
Bir süredir bir ünvanla uyanmıyorum.
Yataktan doğrulmakla sürüklenmek arasında kalmış sabahlar...
Gözlerini tam açmadan taradığın saçlar, aynaya bakmadan sürdüğün ruj,
dolabın başında dakikalarca dikilip sonunda yine aynını giydiğin gömlek.
Vakit yetmiyor, niyet zaten yok.
Sesini duymadan, aceleyle hazırlanmış bir siluet çıkıyor evden.
Günün ilk cümlesi kendine değil, başkasına:
"Yolladım. Toplantı saat üçte."
Artık öyle sabahlarım yok.
Alarm çalmıyor.
Skype açılmıyor.
Ajandamda kimse beni beklemiyor.
Giyinmeden önce kimseye benzemem gerekmiyor.
Yatağın kenarında biraz kalıyorum.
Perdeden süzülen ışık odayı değil, içimi aydınlatıyor sanki.
Bir ses kalk diyor —
Ama işe değil, kendine gitmek için.
Kapıdan çıkan hep bendim.
Ama zamanla, kendime en uzak olduğum yere dönüşmüştü sabahlar.
Telaşlıydım, koşturuyordum, yetiştiriyordum…
Ama hiç durup, “ben nasılım?” diye sormuyordum.
Sesimi duyacak vakit yoktu.
Sadece görevleri taşıyan, tanımları giyen bir siluete dönüşmüştüm.
Varlığım tamdı belki, ama içimde biri susuyordu.
Şimdi…
Aynaya bakınca bir role değil, bir insana rastlıyorum.
Bazen hâlâ yorgun, bazen kararsız.
Ama ilk kez sahici biri.
Su soğuk evet.
İlk dokunuşta nefesini tutuyorsun.
Artık “ne iş yapıyorsun?” sorusuna cevabım uzun, kıvrımlı, bazen sessiz.
Ama her seferinde daha gerçek.
Çünkü artık ben böyleyim.
Girince alışıyorsun.
Hatta çıkmak istemiyorsun.
Sen de gelsene..
Janset